Merhaba, Arasına kurutmaya niyetlenip karanfil sokuşturduğum defterimdeki satırlarımı dolduran hikayeleri paylaşmaya can attığım okurum
En sıcak ayların birinde, temmuzda, 28’i uğur bilerek renkli gözlerimi açtım dünyaya (sonradan tenim gibi onlar da karardı tabi J)
İstanbul’da doğdum ve evrelerimi de burada geçirmeye devam ediyorum.
Eşit ağırlık bölümünü seçerek psikolojimi fen bölümünün getireceği basınç ve heterojen yapıdan kurtardım. Bundan memnunum, geometri ve matematik benim farklı bakıl açıları kazanmam için yeterli geliyor.
Bugüne kadar ilkokuldan beri kalemi elimde tutarak birçok hikeye, kompozisyon ve şiir yarışmalarına girdim. Derecelerim oldu. Ama daha sonar şiir yazmayı bıraktım. Satırlar kısa ve kafiyeler kalıp geliyordu bana. (Cemal Süreya, Nazım Hikmet, Faruk Nafiz Çamlıbel, Ahmet Haşim, Turgut Uyar, Can Yücel, Necip Fazıl en sevdiğim şairlerdendir.)
Yapmak istediğim meslek doğum günümü ardımda bıraktıkça değişti. Önce kasiyer olmak isterdim. Sonra şarkıcı olmak, aşçı, bilgisayar mühendisi, gazeteci… Şimdi ise iletişim fakültesine kapağı atmak istiyorum. Ve tabi ki kalem-kağıdı elden düşürmemek.
Birçok hobim var:
Müzik dinlemek (başlıca: rock, blues, TSM )
İnsanları dinlemek,
Film izlemek (çok çok fazla),
Fotoğraf çekinmek ve çekmek,
Düz yolda yürümek ve tabi ki yine düz yolda bisiklete binmek J,
Basketbol oynamak (Türkiye’de 3.lük. Daha sonra sınavlardan dolayı bırakmak zorunda kaldım.),
Yerçekimsiz ortamda aralıksız mutlu olmak,
Geometri sorularını çözmek,
Balık tutmak,
Scrabble oynamak,
Sudoku çözmek,
Badminton oynamak,
Gece-uzun yolculuk yapmak,
Otobüslerdeki diyalogları takip etmek vs.
Gülmeyi de çok severim. Bazen abarttığım da olur ama ömrümü azalttığını düşünüp de kendimi kısıtlamam.
Hep yazmak istedim. Yazmak ayrı bir şey. Kendimi konuşarak da ifade edebiliyorum ama söz ağızdan bir kere çıktı mı geri alınma şansı olmadığı için biraz tehlikeli. Riski yazarken almak daha garantici. Günlük konuşma dilindeki ortalama kelime sayısı çok az. Ama ben bazen yazılarımda kullandığım kelimelerle bunun üstüne çıkarak anlaşılmaz ruh halimi biraz sanatlı söyleyişlerle daha anlaşılabilir kılıyorum. Yazmak, bunu istemek… Eğer ileride yazmazsam/yazamazsam diye düşündüğümde hemen ihtimali kafamdan atıp ilerideki yazamamamın en mantıklı ve halledilebilir sebebi perkinson olur düye düşünmeye başlıyorum ve kendimi gün geçtikçe ilerleyen tıpa emanet edip keyfimi hiç bozmuyorum.
Teknik olarak bana büyük yardımı dokunan Mustafa Balcı’ya çok çok teşekkür ediyorum ve beni biraz tanıdığınızı var sayarak sizi derinlerimdeki iç dünyama davet ediyorum.
Teknik olarak bana büyük yardımı dokunan Mustafa Balcı’ya çok çok teşekkür ediyorum ve beni biraz tanıdığınızı var sayarak sizi derinlerimdeki iç dünyama davet ediyorum.
0 yorum:
Yorum Gönder